top of page
KLEOPATRA
Adadaki daha ilk adımınızda muhtemelen iki bin yıllık ayak izlerine bastığınız, yüzdüğü sularda yüzdüğünüz, uzandığı kumlara baktığınız, (ne yazık ki, bu efsane aşkın en çarpıcı, en sahici dekorlarından biri, belki en güzel sahneleri bari orada kalsın diye uzanamıyorsunuz) Kleopatra, kadim Mısır’ın sadece yaşadığı kısa hayat sırasında değil bugün bile aşkın, gizemin ve gücün simgesi sayılan son kraliçesi, gerçekten de doğuştan esrarlı bir figür.
Öte yandan Kleopatra’nın son derece zeki ve entelektüel biri olduğu da biliniyor. Araplar'ın Mısır'ı işgal ettiği 640 yılından sonra yazan İslam düşünürlerine göre, Kleopatra öncelikle bir bilimciydi, doğuştan üstün yetenekli bir filozof ve bir kimyager, eczacıydı. Bir yığın dil konuşabiliyordu, matematik, felsefe, retorik ve astronomi eğitimi almıştı; 18 yaşında Mısır tahtına oturmuş, bunun için öz kardeşlerininki de dahil çok kan dökmüş, son ‘firavun’, antikitenin en büyüleyici karakterlerinden biri, söz ettiğimiz. Kimi tarih kitapları, tek monark hâline gelmeden önce, iki kardeşiyle tahtı paylaştığı dönemlerde de baskın olanın hep Kleopatra olduğunu anlatıyor.  
Kleopatra, tahtını borçlu olduğu Sezar’la büyük bir aşk yaşayıp, ona bir de çocuk -Batlamyus Sezaryon, Küçük Kayzer- doğurduğunda, artık 22 yaşında bir ‘Nil Kraliçesi’dir.  Sezar’ın vahşi bir siyasal komploya kurban gittği o gün, Kleopatra da Roma’da, oğluyla birlikte, Sezar’ın Tiber Nehri’nin ötesindeki özel villasında kalmaktadır.  
Aslen bir Makedon! Tarihin bir cilvesi mi dersiniz, ironisi mi artık; büyük, büyük, büyük dedesi, M.Ö. 313’de Mısır’ı fetheden Roma ordusunda general! Komutan kim?
Büyük İskender. Bu dedenin adı Batlamyus (Ptolemy), İskender’in ölümünden sonra

Mısır’ın egemenliği ona kalıyor ve işte Kleopatra
o zamandan bu yana Mısır’ı yöneten ve ana dili Yunanca olan Batlamyus Hanedanı’nın son üyesi.  
Popülerliğini Romalı generaller Sezar ve Marcus Antonius’la girdiği askeri ittifaklara ama özellikle yaşadığı yasak aşklara, dillere destan egzotik güzelliğine ve baştan çıkarma becerilerine borçlu ama bunları da tümüyle Shakespeare’e, ‘Roma propagandası’na, sinema endüstrisinin abartılarına bağlamamak lazım. Mesela o ‘baştan çıkarıcı egzotik güzelliği’ konusunda, 1. yüzyılda yaşayan Yunanlı tarihçi Plutarkhos, ‘pek öyle mukayese edilemez bir güzelliği olmadığı’nı yazıyor ama ekliyor, ‘arzu edilirliğini o karşı konulmaz büyüsünden alıyordu.’
Yine de Romalı generalleri baştan çıkartan bu ‘femme fatale’ imgesini, Liz Taylor’ın 1963'te canlandırdığı ‘Kleopatra’dan çok daha önce, büyük ölçüde Shakespeare’e borçluyuz. O da eserini, Kleopatra’nın çağdaşı, ünlü düşünür ve yazar, yukarıda sözünü ettiğimiz Plutarkhos’un Parallel Lives (İsme bakınız: Paralel Hayatlar!) isimli eserine dayandırdığını söylüyor.
Buralara gelip, Sedir (Cedreae) Adası’na ismini vermesi, beş yıl sonra yaklaşık 29 yaşında, M.Ö. 41-42'de, Antonius ile çılgın aşıklar gibi, bir İskenderiye’de bir burada yaşadıkları dönemde gerçekleşecek. Kleopatra Plajı’nın gemilere yüklenip İskenderiye’den getirilen o ünlü kumları da işte, tarihçilerin ‘Diyonisusçu bir sefahat ve haz alemi’ diye tarif ettiği o çılgın günlerin bir tezahürü olmalı.

Antonius’tan olan ikizlerine Helios (Güneş) ve Selene (Ay) ismini veriyor;

Yunan kökenine rağmen Mısır geleneklerini benimsiyor, Kleopatra. Batlamyus hanedanının Mısır dilini öğrenen ilk üyesiOctavianus’a

yenildikleri deniz

savaşında birkaç

düzineden oluşan

Mısır donanmasına

‘bizzat’ komuta

ediyor.

Antonius’un intihar ettiğini duyması üzerine, Mısır’da Kutsal Krallık’ın simgesi sayılan Afrika kobrasının
kendisini sokmasına
izin vererek öldüğünd
ise 39 yaşında. 

© 2017 Tüm hakları TatilHaftam'a aittir.

bottom of page